Ekmek hamurundan, pişirsen pasta
Biri yer, diğeri “hile”yi anlar
Basiret yorgunsa, sanmayın hasta
Dost görüntüsünde, “sille”yi anlar
Yüzde yüz katıksız, yazmak isterdim
Sevdaya ulaşmaktır asıl derdim
Bazen güller serdim, bazen de yerdim
Bütünü kavrayan, “çile”yi anlar
Taşla harç karmadan, duvar olur mu?
Çobandan akıllı, davar olur mu?
Vazifesiz bir zerre var olur mu?
Kâinat nizamı, “alâ”yı anlar
Karlı dağdan, kâr bağışlayan neci?
Deniz ortasında itfaiyeci (!)
Gören gözü aldatmak mı?.. ne feci
Ölmeden okunan, “salâ”yı anlar
Pazar kurulmuş da, satılan nedir?
Altımızda oynak, kaygan bir sedir
Bahçıvan güle dost, Hakk’a köledir
Başa geçirilen “file”yi anlar
Anlamaya mahkumuz biz anlamak!
Hissedip de, yol boyunca çınlamak
Çirkef ruha, bulaşmadan yanlamak
O’na daim dostlar, “belâ”yı anlar